Bugün sabah aceleyle uyanıp, uyuşuk bir halde giyinip, saçımı başımı toplayıp servisin gelmesini beklemedim. Geçen hafta çarşamba günü çalıştığım günlük gazetenin sahibi geldi ve tüm çalışanları toplantı odasına çağırdı. Artık devam edemeyeceğimizi, krizin aslında teğet geçmeyip tam olarak göğsümüze saplandığını ve deneyebileceği tüm yolları denediğini fakat başarılı olamadığını söyledi.
Gazetenin adını yaşatmak istediğini ve bunun için çok çalışıp yeniden baskıya geçeceğimiz günlerden falan bahsetti. Tabi biz hiç birine inanmadık, çünkü ertesi gün tüm eşyalar çöp kovaları dahil apar topar satıldı ve çıkış belgelerimizi imzaladık. Amerikan dizilerindeki gibi masamızdaki özel eşyalarımızı da birer kutuya koyduk ve Hababam Sınıfı'nın okul sahibi artık okulu döndüremediği için kapanmak zorunda kaldığında dersi ormanda işledikleri bölümü gibi 'bizde gazeteyi parkta falan yapalım' geyikleriyle plazayı terkettik.
Hafta sonu bitti. Bugün pazartesi... Puff, bugün öğlene kadar uyurum diyordum, ama işe gitmek için kalktığım saatten iki saat önce uyandım... Yedi de... Tamam, belki bir çok insan için yedi kalkmak için ideal bir saat ama ben dokuz'da uyanıyordum ve istediğim kadar geç yatıyordum.
Evde bütün gün tek başıma ne yapacağım bilmiyorum henüz. Evden yapabileceğim bir kaç iş bulup yaşamaya çalışacağım. Grafikerim bu arada... Freelance işiniz olursa yardımcı olurum :p
işini bu kadar seviyor olman ne güzel ve işsiz kalman da çok kötü...
YanıtlaSil