Perşembe, Mart 05, 2009

bahçedeki ağaçlar tomurcuklanmış




Dün gece hiç uyumadım... Sabaha kadar birşeyler çizdim ama değdiğini düşünüyorum. İşsizlik mefhumunu bir işe dönüştürme çabası içinde geçen günlerden sonra en sonunda hayatımın sonuna kadar yapabileceğim şeyi buldum. Yukarıda görmüş olduğunuz bu iş (hatta iş bu yukarıda gördüğünüz çalışma :p) tüm gece yaptığım ince bir çalışmanın ürünü olarak karşımızda duruyor. Emek verilmiş ve üstünde düşünülmüş bir eser. ehehe

Sabah gün aydınlanıpta insanlar ve arabalar yollara dökülünce şehirde bir canlılık oluşur ya, işte o canlılıktan önce sadece kuş sesleri vardı, ama öyle sıradan herkesin bildiği kuşlar değil. Belli ki farklı bir kuş türü bu, çünkü ötüşü aynı tarla kuşuna benziyor. Ayrıca arka bahçede de bir kaç ağaç sessizliklerini bozup yeşil kafalarını yalancı bahara uzatmış durumdalar. Onları uyarmaya çalıştım, sanırım pek işe yaramadı. Aşağıya doğru fısıldadım; Ağaç kardeş, ağaç kardeeeş, güneşe aldanma gelip geçer bu günler, sonra yine soğuk gelir, dedim. Her sene aynı tufaya düşüyorsunuz, dedim. Bir o yana bir bu yana sallandılar, mutlu gözüküyorlardı çok da fazla ellemedim.


İtalya'da tarla kuşlarını hiç durmamacasına öttürmek için ateşle kıpkızıl kızartılmış toplu iğne uçlarıyla cızz diye bir gözünü, cızz diye öteki gözünü yakarlar. İki gözü kör olan tarla kuşunu bir kafese koyarlar. Mavi, açık, duru göklere özgürce uçmaya alışkın kuş, ilk önce gözlerini örttüğünu sandığı kapkara paçavrayı tırnaklarıyla parçalamaya başlar ve zavallı, kendini bir kat daha yaralar. Karanlığın gözüne yapışan bir paçavra, is ya da kurum değil, bir zindan gece olduğunu anlayınca, kanat hızıyla geceyi aşmaya, güne güneşe ulaşmaya çabalar. çırpınır, çırpınır, her kanat vuruşu katı kafese çarpar, acır, acır!.. Kara gece aşılmaz bir kara duvardır. Uçucu kanatlardan kat kat güçlü, iç hızıyla ötmeye koyulur, öter öter. gecenin öte tarafında gönlünün gününü güneşini, nur alemini yaratır. Yine o mavi göklerine çıkar, ta altında ufuklara kadar ıssızlaşan yeryüzüne pırıl pırıl pullar gibi renk renk cıvıltısını döker, döker allah esirgesin duramaz; çünkü durunca karanlık, ökseci kuşçunun kara parmak ve avuçları gibi varlığını kavramaya koyulur. öter, öter yaradılışa bütün canını, gönül cömertliğiyle harıl harıl döktükten sonra, boynu bükük. Şu dar-ı dünyaya kör gözleri açık, aramızdan şükranla ayrılır. o da en kısa tanımıyla iyi insana benzer. aldığı kadarını, hatta aldığından çoğunu dünyaya verir.
...

(Mavi Sürgün'den)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder