Evde bir yandan gaz odasında (buradan dilediğiniz manayı çıkarabilirsiniz) otururken diğer yandan da Spastik Kolon denen illetle baş etmeye çalşıyorum. Sanırım hala işsiz olduğumdan bedenim bu işleyişe cevaben biraz kasıyor. Ekran kartı ve ana kart uyuşmazlığına benzetebiliriz bu durumu, yani tüm gün gördüğüm şey ev, çıkmaz sokak, merdivenler ve kedi... Önceden böyle değildi kalabalığa alışığım ben. Sanırım o yüzden biraz gerildim. Efendim, spastik kolon denen nane aslında camiada grafiker hastalığı olarak bilinir ve vücudun biraz oturmaktan, biraz stresten, biraz da düzensiz beslenmeden kaynaklanan serzenişidir aslında. Gazetede çalışırken bunun haberini yapmıştım. Dünyada soğuk algınlığından sonra ikinci işe gidememe nedeniymiş ve bu hastalığa sahip insanların yaşam kalitesinin böbrek hastalarıyla aynı olduğu saptanmış. Günlerce şiş bir karınla iki büklüm ve sancılar içinde gezdiğinizi düşünün. Hoş bir durum değil.
İşsiz olmanın iyi taraflarını bulmaya çalışıyorum. Aklıma; açlıktan ölmek, kendimi ev sahibi tarafından kira ve aidatların ödenmemesi yüzünden sokakta bulmak, belediyeye gidip yardım istemek ya da Eskişehir'e geri dönüp babamla oturup İz TV izlemek gibi şeyler geliyor. Gerçi son madde oldukça etkileyici, annem yemek yapar, kardeşim kombinin derecesini biraz daha açar (malum Eskişehir'in ayazı çok meşhur), bizde babamla portakal soyup belgesel izleriz. Yine de böyle boş durmayı sevmiyorum. Bütün gün belgesel izlesemde sevmiyorum. Eklemlerim birbirine geçiyor. Kamburum çıktı ve spastik kolonum beni havalandıracak kadar şişirdi. Bir de üstüne pms sendromları eklenince al sana cinayet sebebi... Bence dünyadaki kadın katillerin cinayeti işledikleri zamanki halet-i ruhiyelerine bakılsa hepsinin de pms döneminde oldukları görülecektir.
Neyse ki bugün Yiğit'le Tarık aradı da gidip orta çağ ve Hogward Cadılık ve Büyücülük Okulu usülü döşenmiş adını bilmediğim kafede oturup iki çay içtik, sohbet ettik. (Kadıköy'de Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nin sokağında iki katlı içi tamamen yeni fakat antika görünümlü eşyalar ve duvarlarında envayi çeşit tablolarla süslü karanlık bir kafe, ama gündüzleri üst kat çok güzel ışık alıyor tavandaki kocaman buzlu cam pencere yüzünden)
Bir de geçen gece yine sabaha kadar uyumadığım bir vakitte sıkıntı ve bıkkınlıkla çalıştığım bir eseri sunmak isterim.
Başlıkla ilgili birşey yazmadığımı da farkettim. Scarlett'in azma sınırındaki depresif ve histerik tavırları, ayrıca tuvaletinin kapısının nasıl olduğunu anlayamadığım ve günlerdir yukarı çıkmadığım için de bilemediğim kapanışı ve bu yüzden sürekli olarak yatak odamdaki tüylü halıya kakasını yapması ve son olarak ev kıyafetlerimin üzerine işemesiyle suçu benim üzerime atıp beni cezalandırışı fena halde canımı sıktı. Birde sanki hiç birşey yapmamış gibi gelip kendini sevdirmeye çalışıyor. Ayrıca onun da bir dili olduğunu keşfettim bütün gün aynı evde olunca...Fakat henüz anlamlarını çözemedim. En az 4-5 farklı miyavlama metodu var...
Neyse yaptığım çalışma aşağıda ve çok gereksiz öööeeeeh

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder